Ana içeriğe atla

Kayıtlar

sosyal etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

HIGH HOPES

  I wanted a long time for this article. 12 months 😊 This year 2023 started very badly. After 6 February, when I lost my past, I decided not to think too much. If I think about day, I can’t live… As always, I dreamt new dreams, because the world keeps on turning. I have a notebook where I have been writing my dreams, prayers, wishes, good and bad days for years. I also write in that notebook the places I want to visit. I dreamt of going to Austria, Salzburg, Vienna. And I went. I walked alone with glass and white wine in my hand in Mirabell Palace and the streets of Salzburg. I went to Vienna by train and travelled all over the city for days. I had dinner with myself, I ordered dessert for myself.   And I wrote. I was grateful for this day and dreamed of the next day. I’ve worked too hard. Too hard. After returning to Turkey, this time I went to Birmingham for business reasons. For the first time in my life, I drove in the right seat. 😊   When I returned to Turkey again, I r

KARA DELİK

KARA DELİK Hans Zimmer-Interstellar // 20:01 Tanıyorum bu sen’i. Daha önce bulduğum yerdesin. Yine aynı kara deliğin etrafında oturmuş boş boş bakıyorsun. Konuşmayacak mısın kimseyle? Sadece düşünecek misin? Kafanın içinde kurduğun olumsuzluklar ve kaygılar hiç var olmayacak biliyorsun değil mi? Yine kendini üzdüğünle kalacaksın. Hadi ayır şu kara delikten gözlerini. Anlıyorum hayal kırıklıklarını, kayıplarını ve kimseye haber vermeden vazgeçişlerini. Lütfen kendini de kaybetme. Daha yolumuz var. Burada öylece durup kalma. Bu yolu sen seçtin ve seçimlerine ilerlemek için hadi biraz daha çabala. Biliyorum kimse yok. Hala çok yalnızsın. Sıkılmadın mı kendinin en yakın arkadaşı olmaktan? Belki de budur şu an seni zorlayan, dayanılmaz gelen. Herkese kanat gerdikten sonra düştüğün bu durum… haklısın. Yorgunluk, yenilmişlik, hissizlik hissetmekte haklısın… Şu an kendini yen ! Kimsenin yapmaya cesaret edemedikleri, hayal edemedikleri senin seçimlerin oldu. Bu seçimler yolunu belirledi. Kendin

KENDİNE SAYGINI KAYBETME

  KENDİNE SAYGINI KAYBETME   Neyi istediğini hatırla. Hedefine ulaştığında şu anına sebep olanlar yanında olmak için çabalayacaklar. Vazgeçme. Sen çok fazla engel aştın. Bu kadar emek vermişken başkalarının hırsıyla kendini üzme. Sıfırdan alıp büyüttüğün her şeyi yerle bir etmek mi istiyorlar? Tamam, bırak ne yaparlarsa yapsınlar. Savaşma. Doğru budur ama deme. Bırak herkes düşündüğüyle kalsın. Unutma sen en dipten çıktın ve kendi tırnaklarınla kazıyarak, tırmanarak yolu yarıladın bile. Zirveye bu kadar yakınken onların seni aşağı çekmesine izin verme. Değer mi bugününü mahvetmeye? Değer mi şu an gözünden dökülen yaşlara? Değer mi kendini yalnızlaştırıp duvarlar arasına kapatmaya? Bu yolda yalnızsın. Yoruldun biliyorum, görmezden gelmekten, alttan almaktan… Belirsizliğin seni yok etmesine izin verme. Lütfen mutlu olmaya çalış. Hayattaki sınavların hiç bitmeyecek. Canını acıtacaklar, seni bir hiç gibi görecekler ve öyle de hissettirecekler. Ne yaparsan yap yargılayacaklar. Bunla

YIL DÖNÜMÜ

 YIL DÖNÜMÜ The About Time Theme // Nick Laird-Clowes 2022.10.03 -22:40 Geçen yıl bugün: Eski ve daimi patronumun güzel dilekleriyle ertesi günü beklemeye koyulmuştum. Kıyafetlerimi, ayakkabımı her şeyi geceden hazırlayıp sabahın olmasını bekledim. Çok erken saatte uyanıp hazırlanmaya başladım. Trafiğe yakalanmamak için erkenden taksi çağırdım. Yol çok güzeldi. J Taksiden inip başımı o büyük iş merkezinin son katını görene kadar gökyüzüne kaldırdım. Derin bir nefes ve oradayım. Günler önce yazdığım o nottaki hayalim gerçekleşmişti. (18.09.2021) Oradaydım. (04.10.2021) 2016 Aralık ayında o yollardan geçerken yıllar sonra aynı yerde nefes alacağımı hayal ederdim ama gerçekleşeceğini tahmin edemezdim. (tabi o zamanlar Sandoz/Novartis’in kapısından içeri giriyordum). Geçen yıl bugün rahat rahat bir yere oturamıyordum bile. Yaralarım ve ağrılarım canımı derin derin acıtıyordu. Hayatıma açılan yeni kapı onları da iyileştirdi çabucak. Beni tanıyanlar, yanımda olanlar iyi b

NASILSINIZ?

Jozefina-Kill This Love // 04.09.2022 NASILSINIZ? Derin bir nefes al. Üç saniyede al, altı saniyede yavaş yavaş ver. Gözlerini kapa. Dileğini geçir içinden. Elini kalbine koy ve nefesinde dileğini hisset. Şimdi aç gözlerini. Olmuş bil ve şükret. Ne değişti? Aynı evrene bakmaya devam ediyorsun değil mi? Peki hislerin, zihnin? Aynı değil. Çünkü artık umudun var. Olmasını isterken çok derin hissetmek gerekiyor ve olmuş bilip önüne bakıyorsun. Bu kadar. Peki vazgeçmek, kurtulmak istemek neden bu kadar zor? 21 gün kuralları, zihin savaşları, düşünmeme teknikleri, bilinçaltı temizlikleri, yok aile dizilimi bilmem ne… NEDEN?! Kördüğüm olan ipi açıp gerip, üstünde yürümek gibi. Her an düşecek hissi. Tamam diyorsun bu sefer oluyor, kurtuluş yakın, ışık, aydınlık bir şeyler var belli. Koşuyorsun da oraya doğru. Ama yok olmuyor. Sonra dört elle sarılıyorsun işine. Beynin, zihnin işle dolsun da hiçbir şey gelmesin aklına. Çünkü gelecek olan her neyse acıtacak biliyorsun. Kaçıyors

DUR DUVARI

  Kodaline: High Hopes 🎶 – 23:54 Sonunda klavyenin başındayım. Yazımı gecenin bir yarısı yazdığım için görmekte zorlanıyorum. Ilasik lazer ameliyatı olduğumdan beri gece ışıkları gözlerimi rahatsız etmeye başladı. Ama tabi ki de uzun süredir yazmamamın bahanesi bu değil J Yine çok zorlandım. Çok şey var dile getirmek istediğim. Fakat hayatta en sevmediğim şey kendimi, duygularımı deşifre etmek. Açık olmaktan korktuğum için belki de uzak durdum yazmaktan. Bilmiyorum. Hani hayatınızda her şey mükemmeldir ve bir şey vardır sizi atacağınız adımlardan alıkoyan. Bir iç ses, bir dur duvarı. “Dur duvarı” bunu sevdiim J işte ben o duvara çarptım her seferinde. Şöyle dedim kendime: “hande otur şükret, yazmak için dert mi arıyorsun” J . Malum mutluluğa çabuk nazar değer korkusuyla mutluyum diye çığlık da atamadım. Bilmiyorum işte yapamadım. Değişen çok bir şey olmadı aslında. Kendimle kahve ve şarap içmeye devam ettim. En lezzetli salataları yaptım kendime. En güzel kitapları sesli sesli

AMAÇ=BEN

  13.03.2022 – 12:51 Chip Taylor- On the Radio🎶 Karlı bir İstanbul Pazarı. İnanamayacaksınız ama aylardan Mart. Akdeniz insanı olarak soğuğa alışık olmayan ben ilkbaharda kar’ı izliyorum J Peluş battaniyem, bilgisayarım, manzaram ve müziğimle… 5,25 miyop-astigmat gözlüklerim de bana eşlik ediyor. Gözlüklerim ve lenslerim olmadan dünyayı göremiyorum. 10 yaşımdan beri hayata onların yardımıyla bakıyorum J  (İçinizden, e sen körmüşsün hande dediğinizi duyuyorum, lütfen konuşun alınmıyorum J  ) Son 10 günde garip bir şey oldu. Kendimle savaştığım şeyler yok olmaya başladı. Hesaplaşmam bitmiş gibi. Halbuki ne çok mücadele etmiştim, sayısız kitap okuyup, dakikalarca meditasyon yapmıştım. Umarım zihnim beni kandırmıyordur. İnsan, zamanı geldi mi diye soruyor kendine. Çünkü biliyorsun ki bu ilk zafer değil. Duygu çok tanıdık ve doğru zaman gelince yine o his. Başta biraz huysuzlanman oluyor. Ama derin nefesinle sakinliğin üzerine iniveriyor. Kafan bedenine ağırlık yapmıyor artık. Gördüklerin

BİRKAÇ ÖNERİM OLACAK

BİRKAÇ ÖNERİM OLACAK.. 02.03.2022- 20:13 Evgeny Grinko.. Dinlerken duygulandırıyor beni. Zihnime iyi geliyor. Rahatlatıyor. Müzik, şehir, koku, manzara ya da kitap. İnsana iyi gelen şeyler diye sıralayabilirim. Daha önceki yazılarımda insana iyi gelen bir şehri, LVIV’i yazmıştım. İlk satırımda müzikten örnek verdim. Şimdi biraz da kitaplara değineyim J Yazılarımı yazarken minik espriler yapıyorum. Kendimde tebessümü fark edince gülücük emojisini de ekleyiveriyorum. Sanki bir arkadaşımla çevrim içi yazışıyormuşum gibi. Bu cümle de beni gülümsetti ama bu yazıyı emojiye boğmak istemiyorum. Başlayalım; Hemen solda gördüğünüz başucu kitabım Tanrılar Okulu. Yazarı, Stefano D’Anna. Tüm yazılarımın ilham kaynağı. Hayatımda kurduğum en mantıklı, en anlamlı cümleleri bu kitabı okurken öğrendim. 2017 yılının sonlarına doğru almıştım bu eseri. Kitabın kapağını açtığınızda sizi “ Life is as you dream it ” yazısı karşılıyor. Bir hayalperest olarak daha ilk cümleden beni kendine çekmişti. O

ÖNCE KENDİNİ SEV

ÖNCE KENDİNİ SEV Kutsal güne dakikalar kala klavyenin başındayım. Hayatımın otuzuncu 14 Şubat’ını daha “ne bad bir gün” diyerek geçireceğimi biliyorum. Sosyal medya detoksu yapmak iyi bir fikir şimdilik J Kendine, işine ve sanatına aşık biri olarak kutlamaya hakkım olabilir bir de böyle düşüneyim. Tam bir ay önce, 13 Ocak 2022’de sevgili Yiğit Penguen (..ki kendisi ormanda gezen penguen olarak tanınır yıllardır J ) aşk üzerine bir yazı yazmamı söyledi. Bu duyguyu yaşamadan nasıl kaleme alabilirimi düşündüm. Çalışarak, çabalayarak harika bir kariyer hayatı yaratabilirsiniz ama gece gündüz çalışarak aşk yaratılmaz ki. Taktik vererek de olmaz o iş. Hani derler ya ilk görüşte vuruldum, ilk görüşte anladım evleneceğim kişinin o olduğunu, sanırım asıl büyü bu. Ve ben buna “kader” diyorum. Hayatta her şeyi değiştirebilirsiniz. Fakat evliliğe kadar giden ya da esaret parmağını doldurmasa da, kanun hükmünde kararname gibi soyadıyla resmileştirilmese de bir ömür hayat arkadaşım dedirten bir aş

HER ŞEY YOLUNDA

HER ŞEY YOLUNDA Zihnim vır vır konuşmaya devam ediyordu. Zaten hiç susmuyor ki. İyi ya da kötü, geçmiş ya da gelecek, ama asla an’da değil. Asla şu anı yaşamama izin vermiyor. Ya bi bırak ben de ne yaptığımı bileyim değil mi? Hep başka bir boyutta. Defalarca kez yazmaya heves edip bir şekilde durdum. E yazmasam da çizeyim bari dedim. Yine durdum. Olmadı yani. Sadece işime ve eğitimlerime yoğunlaştım. Canım işim, canım mesleğim, canım kariyerim… Önce çizmeye başladım. Sayfada gördüğünüz yeni eserim. Yeni yılda aklıma geldi böyle bir şeyi somutlaştırmak. Tabloma “rose” desem de onun adı aslında “Her şey yolunda”. Şöyle bir çekilip baktığımda her şey o kadar yolunda ki. Peki bu zihnim neden rahat bırakmıyor beni? Neden hayatımın zevkini sürmeme izin vermiyor? Altı ay önce sonuna inşallah eklediğim her dileğimin kabulünü yaşıyorken ve şükürlerimin ardı arkası kesilmiyorken zihnime karşı verdiğim savaşta yenik düştüğümü fark ettim. Daha doğrusu fark edildim. Önce kuzenim sonra yakın

KENDİMDEN BAŞKA HERKESE GÜNEŞİM

  KENDİMDEN BAŞKA HERKESE GÜNEŞİM Yepyeni bir yıl, yeni başlangıçlar diye söze giriş yapmayacağım. Dünün aynısı. Aynada gördüğün aynı yüz, aynı ev, aynı şehir, aynı ofis, aynı insanlar etrafında ve aynı zihin seninle. Öyle değil mi? Değiştirmeye gücünün yetebileceği bir zihne sahipsin. O da hala dündeki gibi değil mi? Düşündüğün şeyler aynı, baktığın yön aynı, seni yiyip bitiren her şey aynı. Hadi kalk. Yeni yılın ilk pazartesisine “Merhaba” de. İşte şimdi başla. Herkese rol yapmaktan sıkılmadın mı? O yüzden bugün senin saf iradenin uyanışı olsun. Evet, ileri gitmek istedikçe seni geri çeken şeyler yine olacak. Ama bu sefer beyninde. Onlardan kurtulabilirsin. Unutma, kafanın içinde kalırsan, yaşayan bir ölü olursun. Seni en korkutan şey neydi? Sessiz kaldığın, aman bir şey derler diye konuşmadığın, anlatamadığın, haykıramadığın... Peki, her şey daha mı iyi oldu? Zihnindeki sesi susturabildin mi? Ona cevapsız kalabildin mi? Lütfen kendine izin ver, seni sıkıntıya uğratan t

MUTLU YILLAR

MUTLU YILLAR Bugün dayandığın tüm güven duvarlarını yıkacağın yerdesin. Geçmişi unutacağın, korkularını terk edeceğin gündesin. Sana acabayı düşündürecek sorular olacak. Hepsinden sıyrılıp yarını göreceğin o kapının önündesin. Durma at o adımı. Çünkü bugün bu adımı atmazsan yarın korkuların yeniden canlanacak. Her şeyi geride bırak. Geçmişe bir set çek. Seni var eden sensin. Gücünü fark et. Sufiler derler ya; “Seninle uğraşan hiç kimseyle uğraşma, eğer uğraşırsan onunla aynı yerde kalırsın. Etrafında dolanıp yoluna devam et.”          Sakın durma! Kimseyi kurtarmak zorunda değilsin. Yeterince yorulmadın mı? Başkaları için çabalamaktan, herkes iyi olsun ki ben de mutlu olayım demekten, mahcubiyet yaşatmamak uğruna kendinden verdiğin ödünlerden, sustuklarından, görmezden geldiklerinden… Bu noktaya nasıl geldiğini hatırla! Sen zoru başardın. Dibi gördün ve kazıyarak yeniden yükseldin. Bir an bile pes etmedin. Yeni yollar keşfedeceğin yeni ve koca bir yıl var önünde. Yalnız olmadığını bil.

NAZAR DEĞMEYECEKSE EĞER...

  NAZAR DEĞMEYECEKSE EĞER…   Okumaya başladığınız yazımı yazabilmek için o kadar zorladım ki kendimi. Bir cümle kurmak bu kadar zor olmamalıydı.  J İlham olsun diye müzik listemi defalarca dinledim ve yeniledim. Yeni okuma gözlüğü aldım. Mavi ekrana bakarken gözlüğün de etkisi olmadı. Ama fark ettim ki içim kıpır kıpır iken kalemimin gücünü hissedemiyorum. Sanırım duygularımı da hissedemiyorum. Mutlu muyum? Huzurlu mu? Aldığım her nefes bir rahatlamayla terk ediyor beni. Günün her saati yoga matındaymışım gibi. Bunun adına huzur diyebiliriz. Uyanırken bile tebessüm ediyorum. Sabah 5:00’te yeni güne başlayan ben, yataktan çıkan bedenimin hafif soğuk ürpertisine bile ‘iyi ki’ diyorum. Bunun adına da mutluluk diyebiliriz. Son zamanlarda anladım ki, siz doğruysanız, ne olursa olsun doğru yola evriliyorsunuz. Yönünüzü kaybettiğinizi sandığınız nokta aslında aydınlanan yere gideceğiniz ilk duraktı. Bu bir yolculuksa eğer bunu yolculuk esnasında anlayamamış olabilirsiniz. Çünkü

BEN İNANIYORUM

  BEN İNANIYORUM.. The Pursuit Of Happyness adında bir film vardı. İzlerken ne çok gözyaşı dökmüştüm. Bir insanın başına daha ne gelebilir ki diyordum. Çaresizlik, bir başkasına yetememe, yokluk, emeğin karşılık görmemesi… Yine de nefes aldığını bilmek ve maalesef yeni günü kucaklamak istemeye istemeye. Neyse ki sonu güzeldi. Zorluklara rağmen elde edilen bir başarı vardı. İlham alınası. Merak ediyorum da gerçekten bir insanın başına gelebilecek en kötü şey nedir? İşsizlik mi en kötüsü? Değil. Çünkü çabalamaya devam ediyorsunuz. Biliyorsunuz emek ettiğinizde yeni bir kapı açılacak. Yapmak istediğiniz ya da olmak istediğiniz yer orası olmasa bile açılan kapıdan girmek ve sevmeye başlamak yeni dünyayı. Aşksızlık mı? Hiç değil. Akıl ve beden sağlığınızla oynanması mı? Bazen bazı insanlarda çıkarlar ve hırs ağır basar ve karşısındakinin de insan olduğunu unutup yok etmek ister. Yok da eder. Onu üzerek, onun moralini bozarak, onun hayattaki en kutsal gücünü elinden alarak. O

KENDİNLE KAL...

 KENDİNLE KAL “Garip bir ruh hali. İçinizdeki hevesin öldürülmesi. Adım atacakken durmak. Dona kalmak. Başını ellerin arasına alıp etrafı görmeye çalışmak. Nabız hızlı atarken gözlerin dolmasına engel olamamak. Bir süre daha dona kalmak. Yaşadığını unutmak gibi. Ama oradasın… Hayallerin de hala seninle. Nefes al. Derin derin. Ve nefes ver. Geçmiyor değil mi? Kilitli kapı. Kilitleri açıp kapıyı aralayana kadar da geçmeyecek. Hevesin kırılacak, dünyan başına yıkılacak gibi olacak… Vazgeçecek misin? Sen hala senin için mükemmel olan yerdesin. Sen hala hedeflerine bakıp koşmaya devam edecek kişisin. Sen hala fark yaratacak olansın. Kimsenin görmediğini gören ve fark edensin. Kim ne derse desin fikirlerinle fark atacak olan da sensin. O yüzden vazgeçmeyeceksin. Negatif düşüncelere kendini teslim edersen içinde kaybolursun. Durumlar ve olaylardan kendini arındır. Ufacık bir aydınlanmadan yeni bir cevher oluşturacağın yerde kendinle kal.”   Stefano D’anna’n

ŞANS MI?

  ŞANS MI?   Richard Wiseman şöyle demiş: “İnsanlarla sohbet başlatırsanız çok kazançlı çıkabileceğinizi öğrendim. Kendi açımdan bunun şansımı fazlasıyla arttırdığını düşünüyorum.” İşiniz, ortamınız, yaşadığınız şehir, ülke değişebilir. Kültürünü, yapısını bilmediğiniz bir yerde bulunabilirsiniz. Belirsizlikleri anlamak, ortama alışmak ve insanları tanımak için sohbet edersiniz ya da sohbet açarsınız. Hiç düşündünüz mü bu iletişimin geleceğinizi şekillendirecek şansın ilk adımları olduğunu? Yıllar önce tanıştığım birçok kişiyle şu anımın temellerini attığımı biliyorum. Ama geri dönüp o yıllara gitsem belki aklımın ucundan geçmezdi bugünüm. O yüzden bugünümde tanıştığım, sohbet açtığım, muhabbet ettiğim her bir bireyin şansım olduğu kanaatindeyim. Peki şans aniden kapıyı çalar mı? Şansın durup dururken kapıyı çaldığına inanmıyorum. Düşünceleriniz, davranışlarınız, iletişiminiz ve sıkı çalışmanızla onu siz yaratırsınız. Büyük firmaları ve girişimcileri düşünün; onlar şans eseri

HAYAL ETTİĞİNİZ YERDE MİSİNİZ?

  HAYAL ETTİĞİNİZ YERDE MİSİNİZ?   “Düşle… Düşle… Sınırsızca, sonu olmadan düşle. Düş var olan en gerçek şeydir.” Stefano D’Anna’nın Tanrılar Okulu kitabından alıntıladığım bir söz… Defalarca okuyup her seferinde kendimi bulduğum bir eser. Hayalperest biri olarak düşlemekten asla vazgeçemiyorum. Sonu ve sınırı olmayan hayalleri yakalamak ve yaşamak gerçekten mümkün müdür? Her yeni güne uyandığımız bu dünyada bir amaç için yaşıyoruz. Herkesin olmak istediği bir yer ve hedefi var. Peki o hedefleri belirlerken içinde bulunduğunuz zaman diliminde olduğunuz konumdan memnun musunuz? Aslında her şey birbiriyle bağlantılıdır. Dün kurduğunuz hayal, emeklerinizin sonucunda bugün sizi olduğunuz yere getirir; yarınların yeni hedeflerini belirlemenizi sağlar. Hiçbir şey birdenbire olmaz ve başarıyı kendine ilke edinmiş kişiler için bu döngü böyle devam eder. Hayalleriniz vizyonunuzu genişletir. Yaptığınız iş sizi belirli kalıplara bağlı olmaya zorlasa da düşünmekten ve üretmekten vazg

PAZARLAMA ŞİRKETLE BİRLİKTE NEFES ALIR

  PAZARLAMA ŞİRKETLE BİRLİKTE NEFES ALIR   Birçok şirket pazarlamayı sadece satış ve pazarlama departmanında çalışan kişilerin görevi olduğu anlayışını benimsemektedir. Bu şirketler satış ve pazarlamayı birbirinden ayrı düşünemez. Ürünün benimsenmesi, satış teknikleri, satış stratejileri, pazarlama politikaları, ürünün müşteriye ulaşmasına kadar her aşamada satış ve pazarlama birlikte adım atar. Bu bakımdan pazarlama satışla büyük ölçüde örtüşmektedir. Pazarlama; tüketicileri araştırır, analiz eder, satın alım davranışlarını izler, satış teknikleri geliştirir, aynı zamanda şirketin iletişim ağında güncel ve akılda kalıcı paylaşımlarla tanıtımda da önemli rol oynar. Yani pazarlama şirketle birlikte nefes alır. Bazı şirketler ise pazarlamayı herkesin görevi olarak düşünmektedir. Harry Beckwith’in Görünmeyeni Satmak kitabından şöyle bir bilgi edinmiştim; Japon şirketlerinin yarısından çoğunda pazarlama departmanı bile yoktur. Çünkü onlar şirketteki herkesin pazarlamanın bir pa

ISO 500 VE BAŞARIYA ATILAN İMZALAR

  ISO 500 VE BAŞARIYA ATILAN İMZALAR   2020 yılında zorluklar peşimizi bırakmadı. Ülkece yaralar aldık. Ekonomide, finansta, eğitimde, sosyal yaşamda, sağlıkta güçlü adımlar atılmaya çalışılsa bile sürdürülebilirliği sağlamakta zorlandık. Üretim olursa bir şeyler yoluna girer fikri hepimizin aklına gelmiştir. Çünkü üretirsek güçleniriz. 2020 yılında hangi firmalar üretim yaptı, firmaların üretimden elde ettiği net kar ya da zarar ne oldu? İstanbul Sanayi Odası tüm bunların cevabını 2020 yılının ilk 500 firmasının performanslarını açıklayarak verdi. Peki ISO 500 nedir? İstanbul Sanayi Odası’nın hazırladığı, Türkiye’nin 500 büyük sanayi kuruluşunun listesidir. ISO 500 ilk kez 1968 yılında “100 Büyük Firma” olarak açıklanmıştır. 1978 yılında 300, 1981 yılında ise 500 kuruluşa ulaşılmıştır. 1998 yılından itibaren Türkiye’nin 1000 Büyük Sanayi Kuruluşu’na ait veriler her yıl açıklanmaktadır. Bu veriler birçok akademik çalışmaya ışık olma niteliğindedir. Amacı; ülkedeki sanay
  TANIŞTIRAYIM, KAKTÜS..   19. yüzyılda İngiltere’de duyguların çiçeklerle ifade edildiği bir dönem olduğu söylenir. Bu döneme Victoria Dönemi denilmektedir. Benim çok sevdiğim ve tablolarımda çokça resmettiğim kaktüs çiçeğinin o dönemdeki anlamı *sürekliliktir. FOTOĞRAFTAKİ KAKTÜS: ANNEMİN HEDİYESİ *Dayanıklı, *Şartlar ne olursa olsun üretmeye devam eden, *Tehlikelere karşı kendini koruyan, *Her ortama uyum sağlayan, *Yeni şeyler denemekten korkmayan, *Büyüklük, *Erdem, tüm bunlar da kaktüsü tanımlamaktadır. Şöyle bir düşününce kaktüsle ne çok ortak özelliğim varmış diyorum 😊 Görüntüsünü ve rengini sevdiğim bu güzel çiçek meğer ne harika anlamlara hitap ediyormuş. Bir başkasının tavrı ne olursa olsun kendini bilerek gösterilen büyüklük en güzel duruş… Alçakgönüllülükten, ölçülülükten, iyi yüreklilikten, doğruluktan şaşmayarak erdemli kalabilmek en büyük yetkinlik… Hayat zor, koşullar değişken ama ne olursa olsun dayanıklı olmak en güçlü yönlerden biri… Sonuç olumsuz o