Ana içeriğe atla

Kayıtlar

DUR DUVARI

  Kodaline: High Hopes 🎶 – 23:54 Sonunda klavyenin başındayım. Yazımı gecenin bir yarısı yazdığım için görmekte zorlanıyorum. Ilasik lazer ameliyatı olduğumdan beri gece ışıkları gözlerimi rahatsız etmeye başladı. Ama tabi ki de uzun süredir yazmamamın bahanesi bu değil J Yine çok zorlandım. Çok şey var dile getirmek istediğim. Fakat hayatta en sevmediğim şey kendimi, duygularımı deşifre etmek. Açık olmaktan korktuğum için belki de uzak durdum yazmaktan. Bilmiyorum. Hani hayatınızda her şey mükemmeldir ve bir şey vardır sizi atacağınız adımlardan alıkoyan. Bir iç ses, bir dur duvarı. “Dur duvarı” bunu sevdiim J işte ben o duvara çarptım her seferinde. Şöyle dedim kendime: “hande otur şükret, yazmak için dert mi arıyorsun” J . Malum mutluluğa çabuk nazar değer korkusuyla mutluyum diye çığlık da atamadım. Bilmiyorum işte yapamadım. Değişen çok bir şey olmadı aslında. Kendimle kahve ve şarap içmeye devam ettim. En lezzetli salataları yaptım kendime. En güzel kitapları sesli sesli

KARBON AYAKİZİ İSRAFI OLDUĞUMU DÜŞÜNÜRKEN...

  Pachelbel- Canon in D 🎶 Haftanın ilk günü. Yine müthiş mutlu uyandım. Mutlu mutlu hazırlandım. Koşarak durağa gittim. Servise 2 dakika geç kaldım J en sevdiğim şarkıyı dinleyerek ofise geldim. Yine ilk ben geldim. (ilk baş, birinci benim J ) Çiçeklerimize selam verdim. (Köklerini eşeleye eşeleye yeniden can verdik onlara).   Ha bir de öylesine çekirdeğini savurduğum ve sonrasında fide veren biberlerimize. Masamı hazırladım. Günün ilk kahvesini ellerimle yaptım, çantamdan sabahın en erken saatinde üşenmeden hazırladığım sandviçimi çıkardım günün ilk çayı için J Pachelbel- Canon in D ‘yi de açtım. Solumdaki kocaman pencereme doğru sonsuzluk manzarama son bir bakış.. Ve evet vakit geldi mesai başlasın :D Tam bir karbon ayak izi israfı olduğumu düşünürken bugün kendi kendimin göğsünü kabartıyorum. ** Haftanın üçüncü günü. İlk gün nasılsa bugün de öyle başladım güne. Ve yazımı yeniden kaleme almaya başladım. Böyle güzel oluyor, günlüğüm gibisiniz. Beynimin içinde vır vır eden zi

SAVAŞ ya da KAÇ

  SAVAŞ ya da KAÇ 06.04.2022-12:25 Tom Odell-Another Love   Geçen gün babam Charles Bukowski ‘nin “Seçilmiş bir yalnızlık insanın sahip olabileceği en büyük lükstür” sözünü gönderdi nasılsın mesajında. Seçtiğim bir tek başınalığa sahip olduğumu biliyorum ama yalnızlık… 2021 benim için tam bir kıyım yılıydı. Düştüm ve ben ayaklanıp kalkana kadar kimseye bir şey belli etmedim. Onlar kalkıp koşmaya başladığımı gördüklerinde ben hiç arkama bakmak istemedim. Beni yakalamasınlar diye daha hızlı daha büyük adımlar attım. Çünkü yakalanırsam o naif tebessümü göreceklerdi yine. Ayak seslerim yankılanana kadar daha sert bastım. “Handiş” diye seslenmeleri bile duymazdan geldim. Bunu hak etmeyen herkesten kaçtım. Sahip olduğum şeyin adı seçilmiş bir yalnızlıksa evet isteyerek yaptım. Yazımın tam bu kısmında Tom Odell’ın şu sözlerini duyuyorum: “i wanna cry and i wanna love, but all my tears have been used up” … Yalnızken çok çalışmayı öğrendim. Daha çok bilgi kaydediyorum beynime. Daha çok okuyorum

AMAÇ=BEN

  13.03.2022 – 12:51 Chip Taylor- On the Radio🎶 Karlı bir İstanbul Pazarı. İnanamayacaksınız ama aylardan Mart. Akdeniz insanı olarak soğuğa alışık olmayan ben ilkbaharda kar’ı izliyorum J Peluş battaniyem, bilgisayarım, manzaram ve müziğimle… 5,25 miyop-astigmat gözlüklerim de bana eşlik ediyor. Gözlüklerim ve lenslerim olmadan dünyayı göremiyorum. 10 yaşımdan beri hayata onların yardımıyla bakıyorum J  (İçinizden, e sen körmüşsün hande dediğinizi duyuyorum, lütfen konuşun alınmıyorum J  ) Son 10 günde garip bir şey oldu. Kendimle savaştığım şeyler yok olmaya başladı. Hesaplaşmam bitmiş gibi. Halbuki ne çok mücadele etmiştim, sayısız kitap okuyup, dakikalarca meditasyon yapmıştım. Umarım zihnim beni kandırmıyordur. İnsan, zamanı geldi mi diye soruyor kendine. Çünkü biliyorsun ki bu ilk zafer değil. Duygu çok tanıdık ve doğru zaman gelince yine o his. Başta biraz huysuzlanman oluyor. Ama derin nefesinle sakinliğin üzerine iniveriyor. Kafan bedenine ağırlık yapmıyor artık. Gördüklerin

BİRKAÇ ÖNERİM OLACAK

BİRKAÇ ÖNERİM OLACAK.. 02.03.2022- 20:13 Evgeny Grinko.. Dinlerken duygulandırıyor beni. Zihnime iyi geliyor. Rahatlatıyor. Müzik, şehir, koku, manzara ya da kitap. İnsana iyi gelen şeyler diye sıralayabilirim. Daha önceki yazılarımda insana iyi gelen bir şehri, LVIV’i yazmıştım. İlk satırımda müzikten örnek verdim. Şimdi biraz da kitaplara değineyim J Yazılarımı yazarken minik espriler yapıyorum. Kendimde tebessümü fark edince gülücük emojisini de ekleyiveriyorum. Sanki bir arkadaşımla çevrim içi yazışıyormuşum gibi. Bu cümle de beni gülümsetti ama bu yazıyı emojiye boğmak istemiyorum. Başlayalım; Hemen solda gördüğünüz başucu kitabım Tanrılar Okulu. Yazarı, Stefano D’Anna. Tüm yazılarımın ilham kaynağı. Hayatımda kurduğum en mantıklı, en anlamlı cümleleri bu kitabı okurken öğrendim. 2017 yılının sonlarına doğru almıştım bu eseri. Kitabın kapağını açtığınızda sizi “ Life is as you dream it ” yazısı karşılıyor. Bir hayalperest olarak daha ilk cümleden beni kendine çekmişti. O

ÖNCE KENDİNİ SEV

ÖNCE KENDİNİ SEV Kutsal güne dakikalar kala klavyenin başındayım. Hayatımın otuzuncu 14 Şubat’ını daha “ne bad bir gün” diyerek geçireceğimi biliyorum. Sosyal medya detoksu yapmak iyi bir fikir şimdilik J Kendine, işine ve sanatına aşık biri olarak kutlamaya hakkım olabilir bir de böyle düşüneyim. Tam bir ay önce, 13 Ocak 2022’de sevgili Yiğit Penguen (..ki kendisi ormanda gezen penguen olarak tanınır yıllardır J ) aşk üzerine bir yazı yazmamı söyledi. Bu duyguyu yaşamadan nasıl kaleme alabilirimi düşündüm. Çalışarak, çabalayarak harika bir kariyer hayatı yaratabilirsiniz ama gece gündüz çalışarak aşk yaratılmaz ki. Taktik vererek de olmaz o iş. Hani derler ya ilk görüşte vuruldum, ilk görüşte anladım evleneceğim kişinin o olduğunu, sanırım asıl büyü bu. Ve ben buna “kader” diyorum. Hayatta her şeyi değiştirebilirsiniz. Fakat evliliğe kadar giden ya da esaret parmağını doldurmasa da, kanun hükmünde kararname gibi soyadıyla resmileştirilmese de bir ömür hayat arkadaşım dedirten bir aş

HER ŞEY YOLUNDA

HER ŞEY YOLUNDA Zihnim vır vır konuşmaya devam ediyordu. Zaten hiç susmuyor ki. İyi ya da kötü, geçmiş ya da gelecek, ama asla an’da değil. Asla şu anı yaşamama izin vermiyor. Ya bi bırak ben de ne yaptığımı bileyim değil mi? Hep başka bir boyutta. Defalarca kez yazmaya heves edip bir şekilde durdum. E yazmasam da çizeyim bari dedim. Yine durdum. Olmadı yani. Sadece işime ve eğitimlerime yoğunlaştım. Canım işim, canım mesleğim, canım kariyerim… Önce çizmeye başladım. Sayfada gördüğünüz yeni eserim. Yeni yılda aklıma geldi böyle bir şeyi somutlaştırmak. Tabloma “rose” desem de onun adı aslında “Her şey yolunda”. Şöyle bir çekilip baktığımda her şey o kadar yolunda ki. Peki bu zihnim neden rahat bırakmıyor beni? Neden hayatımın zevkini sürmeme izin vermiyor? Altı ay önce sonuna inşallah eklediğim her dileğimin kabulünü yaşıyorken ve şükürlerimin ardı arkası kesilmiyorken zihnime karşı verdiğim savaşta yenik düştüğümü fark ettim. Daha doğrusu fark edildim. Önce kuzenim sonra yakın