Ana içeriğe atla

Kayıtlar

15.01.2022

13:04 “15.01.2022” Hayatımın en belirli ama en belirsiz de tarihi. Hayatımdaki en değerli en sevdiğim kişiyi kaybettim. Hiç ağlayamadım. Sanırım hala kabul edemiyorum. Yokluğunu düşünemiyorum bile. Gördüğüm her şey anlamsız. *** 17:00 Artık gözyaşlarımı durduramıyorum. Hiç tarifi olmayan bir acı yaşıyorum. En son 31.01.2016 da Tanem’i kaybettiğimde böyle hissetmiştim. O gün annem de babam da yanımdaydı. Şu an Annemin yanında olabilmeyi isterdim. Evimde yalnız başıma yas tutmak çok ağır. Perdeleri kapattım. Çünkü gün ışığını bir süre görmek istemiyorum. İçim titriyor. Bu çok çok derin. Çok özlüyorum. Ölene kadar özleyeceğim. Seni çok seviyorum DEDE. Seni herkesten çok seviyorum. Özdemir Erdoğan-Gurbet şarkısını dinleyerek hatırlayacağım hep seni…   Merak ediyorum da cennete inanıyor musunuz? HANDEGÜL AVCI  

KENDİMDEN BAŞKA HERKESE GÜNEŞİM

  KENDİMDEN BAŞKA HERKESE GÜNEŞİM Yepyeni bir yıl, yeni başlangıçlar diye söze giriş yapmayacağım. Dünün aynısı. Aynada gördüğün aynı yüz, aynı ev, aynı şehir, aynı ofis, aynı insanlar etrafında ve aynı zihin seninle. Öyle değil mi? Değiştirmeye gücünün yetebileceği bir zihne sahipsin. O da hala dündeki gibi değil mi? Düşündüğün şeyler aynı, baktığın yön aynı, seni yiyip bitiren her şey aynı. Hadi kalk. Yeni yılın ilk pazartesisine “Merhaba” de. İşte şimdi başla. Herkese rol yapmaktan sıkılmadın mı? O yüzden bugün senin saf iradenin uyanışı olsun. Evet, ileri gitmek istedikçe seni geri çeken şeyler yine olacak. Ama bu sefer beyninde. Onlardan kurtulabilirsin. Unutma, kafanın içinde kalırsan, yaşayan bir ölü olursun. Seni en korkutan şey neydi? Sessiz kaldığın, aman bir şey derler diye konuşmadığın, anlatamadığın, haykıramadığın... Peki, her şey daha mı iyi oldu? Zihnindeki sesi susturabildin mi? Ona cevapsız kalabildin mi? Lütfen kendine izin ver, seni sıkıntıya uğratan t

MUTLU YILLAR

MUTLU YILLAR Bugün dayandığın tüm güven duvarlarını yıkacağın yerdesin. Geçmişi unutacağın, korkularını terk edeceğin gündesin. Sana acabayı düşündürecek sorular olacak. Hepsinden sıyrılıp yarını göreceğin o kapının önündesin. Durma at o adımı. Çünkü bugün bu adımı atmazsan yarın korkuların yeniden canlanacak. Her şeyi geride bırak. Geçmişe bir set çek. Seni var eden sensin. Gücünü fark et. Sufiler derler ya; “Seninle uğraşan hiç kimseyle uğraşma, eğer uğraşırsan onunla aynı yerde kalırsın. Etrafında dolanıp yoluna devam et.”          Sakın durma! Kimseyi kurtarmak zorunda değilsin. Yeterince yorulmadın mı? Başkaları için çabalamaktan, herkes iyi olsun ki ben de mutlu olayım demekten, mahcubiyet yaşatmamak uğruna kendinden verdiğin ödünlerden, sustuklarından, görmezden geldiklerinden… Bu noktaya nasıl geldiğini hatırla! Sen zoru başardın. Dibi gördün ve kazıyarak yeniden yükseldin. Bir an bile pes etmedin. Yeni yollar keşfedeceğin yeni ve koca bir yıl var önünde. Yalnız olmadığını bil.

KENDİMİ KAZANDIM

  KENDİMİ KAZANDIM Bu günlerde “değerli” kelimesini çok fazla içimden geçiriyorum. Herkesin ne kadar değerli olduğunu kendime hatırlatıyorum. Çünkü herkesi kendim gibi görüyorum. Ama sanırım öyle değil.   Ve bu konuda yanılmaktan nefret ediyorum. Moralim bozuluyor. Başımın üstünde yeri var dediklerinizin gerçekten tepenize çıktığı oldu mu hiç? İyi niyet ve naiflik, saflık değildir. Saygılı olmak, alttan almak verecek bir cevabı yok demek değildir. Ses yükseltmemek, kötü konuşmamak haklı olduğunuz için değildir. Ne olursa olsun değerli olduğunuz için kırmak istememenin davranış şeklidir. En kötü huyum habersiz küsmek. Kırıldım bile diyememek. Zihnimin içinde kavga edip sonuca bağlamaya çalışırım. Sonunda sessizce giderim. Üzmemek için “beni kaybettin” diyemediğiniz oldu mu hiç? Bunun anlamı; gidiyorum ama ben yine aynı yerdeyim, ayağın taşa değse ilk koşup gelecek kişiyim ama yine de sana küsüm demektir. Çok sevdiğim bir söz var: “ Kaybettiğim her şeyin sonunda kendimi

NAZAR DEĞMEYECEKSE EĞER...

  NAZAR DEĞMEYECEKSE EĞER…   Okumaya başladığınız yazımı yazabilmek için o kadar zorladım ki kendimi. Bir cümle kurmak bu kadar zor olmamalıydı.  J İlham olsun diye müzik listemi defalarca dinledim ve yeniledim. Yeni okuma gözlüğü aldım. Mavi ekrana bakarken gözlüğün de etkisi olmadı. Ama fark ettim ki içim kıpır kıpır iken kalemimin gücünü hissedemiyorum. Sanırım duygularımı da hissedemiyorum. Mutlu muyum? Huzurlu mu? Aldığım her nefes bir rahatlamayla terk ediyor beni. Günün her saati yoga matındaymışım gibi. Bunun adına huzur diyebiliriz. Uyanırken bile tebessüm ediyorum. Sabah 5:00’te yeni güne başlayan ben, yataktan çıkan bedenimin hafif soğuk ürpertisine bile ‘iyi ki’ diyorum. Bunun adına da mutluluk diyebiliriz. Son zamanlarda anladım ki, siz doğruysanız, ne olursa olsun doğru yola evriliyorsunuz. Yönünüzü kaybettiğinizi sandığınız nokta aslında aydınlanan yere gideceğiniz ilk duraktı. Bu bir yolculuksa eğer bunu yolculuk esnasında anlayamamış olabilirsiniz. Çünkü

BEN İNANIYORUM

  BEN İNANIYORUM.. The Pursuit Of Happyness adında bir film vardı. İzlerken ne çok gözyaşı dökmüştüm. Bir insanın başına daha ne gelebilir ki diyordum. Çaresizlik, bir başkasına yetememe, yokluk, emeğin karşılık görmemesi… Yine de nefes aldığını bilmek ve maalesef yeni günü kucaklamak istemeye istemeye. Neyse ki sonu güzeldi. Zorluklara rağmen elde edilen bir başarı vardı. İlham alınası. Merak ediyorum da gerçekten bir insanın başına gelebilecek en kötü şey nedir? İşsizlik mi en kötüsü? Değil. Çünkü çabalamaya devam ediyorsunuz. Biliyorsunuz emek ettiğinizde yeni bir kapı açılacak. Yapmak istediğiniz ya da olmak istediğiniz yer orası olmasa bile açılan kapıdan girmek ve sevmeye başlamak yeni dünyayı. Aşksızlık mı? Hiç değil. Akıl ve beden sağlığınızla oynanması mı? Bazen bazı insanlarda çıkarlar ve hırs ağır basar ve karşısındakinin de insan olduğunu unutup yok etmek ister. Yok da eder. Onu üzerek, onun moralini bozarak, onun hayattaki en kutsal gücünü elinden alarak. O

DAHA ŞİMDİDEN…

  DAHA ŞİMDİDEN… Bi ağırlık mı çöktü ne? Onca yılı yaşayıp , bugüne kadar gelen: BEN! Olgunlaştığımı hissettim yeni yaşımın ilk saniyesinde. Daha sakin, daha düşünerek hareket eden, biraz daha mantıklı, garip hislerin olduğu yeni bir çağ gibi. Sanki kendimi icat ettim. Böyle mi oluyor gerçekten?  Sanki yarın altmış olacakmış gibiyim:) Yaşımı gizleme isteği oluşuyor içimde son iki gündür. (daha şimdiden..:) ) Büyüdüm mü şimdi ben? Gözlerimi kapatıp derin bir nefes alıyorum ve gözlerimi yeniden açıyorum. Ve evet, sayıyla da yazıyla da OTUZ’UM :)  Kimin söylediğini şu an hatırlayamadığım bir söz geliyor aklıma:  “ Zaman tükenmez, daha iyi geçer .” Ne kadar da anlamlı. O yüzden zamanı tüketmeden bolca güzel anılar, başarılar ve eserler biriktirerek dolu dolu yaşamak istiyorum üçle başlayan otuzlu yaşlarımı. Bu dileğimi gecenin ilk saniyesinde gerçekleştirmek adına saat 00:00 olunca kendim için ilk eserimi yapmaya başladım. Sabaha karşı paha biçilemez, ölümsüz hediyemi bitirmiştim. Geriye d