Bir sabah uyandığınızda seyahat etme arzusu oluyor mu sizde de? Sanırım her cumartesi yaşıyorum ben bu heves ve heyecanı. Kendime bir rota çiziyorum. Gideceğim yeri belirlediğimde işte burada uyanmalıyım diyorum.
Yine öyle bir sabaha uyandım. Çok uzağı değil yakınları hayal ettim :) Yol arkadaşlarımı da ikna ettim. Ama tabi ki yola çıkmadan önce beklenmedik aksiliklerle karşılaştık. (MURPHY peşimi asla bırakmaz)
Belgrad olan rotamız değişti ve LVİV oldu. İyi de oldu.
Şehir haritası incelendi, gidilecek yerler işaretlendi, kombinler yapıldı, bavullar hazırlandı ve biz yola koyulduk.
Neler mi yaptık ?
Hava alanı, döviz, sim kart falan bu ayrıntılara hiç girmiyorum.
Rehbersiz ve tursuz gittiğimiz için İngilizce bilen birini bulmakta çok zorlandık. Ama bir şekilde kendimizi ifade ettik ve otelimize yerleştik. (Uber sonradan aklımıza geldi)
İlk ziyaret ettiğimiz yer Lviv Opera Binası.
Neredeyse haftanın her günü bale, opera, tiyatro veya konserlere ev sahipliği yapan Avrupa'nın en iyi opera binalarından biridir.
Binanın her cephesi heykellerle donatılmıştır.
Sağda bu görkemli bina önünde çekilmiş fotoğrafımı görüyorsunuz. Gezimin daha sonraki günlerinde biraz daha resmi bir kombinle bir kere daha gittim. (Opera içini çektiğim görselleri sizinle paylaşacağım)
Buranın tam adı aslında Lviv Ulusal Akademik Tiyatro ve Balo Merkezi. 1900'de inşa edilmesine rağmen Lviv'de opera performansları 18. yüzyılın sonlarında düzenlenmeye başlamıştır.
Pazartesi günleri dışında her gün açık opera binası. 11:00-18:00 saatleri arasında ziyaret edebilirsiniz.
Binanın dış görünümü kadar içerisindeki mimari dokunuşlar da göz dolduruyor.
Kadrajıma aldığım görüntülere baktıkça hala büyüleniyorum.
Tavandan duvarlara ayrı bir sanat eseri..
Ambiyansı harikulade.
Oyun seyretmeden dönmeyin derim :)
Lviv'de acıkırsanız pizza yemenizi tavsiye ederim. Bu kadar başarılı olabileceklerini tahmin etmiyordum. Özellikle de ananaslı pizza. Çok ama çok lezzetli. Pizza Celentano Ristorante favori mekanlarımdan olmuştu. Kahvaltıda bile pizza yedim.
En büyük boy pizza ve içeceğe TL karşılığı aşağı yukarı 43 lira gibi bir hesap ödeyebilirsiniz.
Yemek, içmek ve gezmek Lviv'de çok ucuz ve çok keyifli :)
Şehirde Türk işletmecilerin mekanları da bulunmakta. Örneğin; Glory Cafe. Lezzetli bir kahvaltı için tavsiye edebilirim.
Şehri gezerken biraz dinleneyim ama dinleniyorken bir de güzel bir fotoğraf çekineyim derseniz Grand Cafe Leopolis'i öneriyorum.
Servis yavaş olsa da fotoğraf çekinip düzenleme yapana kadar kahveniz ve tatlınız masanızda :)
Fiyatı Lviv'deki birçok yere göre pahalı.
Fakat görüntüde de görüldüğü üzere ben ışığı sevdim :)
Ve mutlaka tadılması gereken bir lezzet: Drunk Cherry.
Bardaklar görseldeki gibi de olabilir. Plastik bardakta tercih edebilirsiniz. Biz mekanda tadım yaptığımız için (ki görselliğe de önem verdiğimden) kadehte tercih ettik.
Son yuduma geldiğinizde minik vişne tanelerini göreceksiniz. Tadı ağır geldiği için ben yiyememiştim.
Burası da şehrin merkezinde. Mekanın sağ çaprazında Lviv'e özgü çikolataların üretildiği bir yer var. Oraya da uğramanızı ve çikolata almanızı tavsiye ederim. Fiyatları beklediğimden pahalıydı. Her iki yer de gün boyu çok kalabalık.
Yeme -içmeye ara verip biraz da katedral gezelim. Sağda gördüğünüz resim Lviv Dominik Katedrali önünden.
St. Yevharistii tapınağı olarak da bilinmektedir. Şehrin en büyük ve en eski dini yapısıdır. Aynı zaman da manastırdır.
Katedralin girişindeki kubbede 'Soli deo honor et gloria' yani 'Sadece Allah'a şan ve şeref' anlamına gelen yazı bulunmaktadır.
Kiliseye giriş ücretli denilse de ben herhangi bir ücret ödemeden girmiş her yerini video olarak kayda almıştım.
Benim ziyaret ettiğim gün kiliseye gelin ve damat gelmişti. Onların mutlu gününe de şahit olmuştum. Daim olsunlar :)
Bu kuleye belediye binasının içinden çıkılıyor. Şehri kuş bakışı olarak izleyebilirsiniz.
Fotoğrafta da görüldüğü üzere ben gün batımında gitmiştim.
İnanılmaz bir manzaraya sahip.
Merdivenleri çıkarken hala gelmedik mi diye iç geçirebilirsiniz. Çünkü 408 basamak :( Ancak zirveye ulaşınca değermiş diyorsunuz.
Lviv sokaklarında keşfettiğimiz kahveci. Ya da kahve satılan yer :) Mekanın adı: Urban Coffee..
Kapalı, yağdı yağacak bir havada keşfettiğimiz bir mekan.
Siparişi verdikten sonra hazırlanan kahveyi ve sunumu görünce hemen kadrajıma aldım :) Tadı da güzeldi.
Urban Coffee'nin olduğu cadde üzerinde kruvasan yapan ve kahvesi bir o kadar lezzetli olan harika bir yer daha var: 'Lviv Croissants'..
Gittiğimde çok zevk aldığım yerlerden bir de Beer Theatre. Yerli bira tatmak istiyorsanız mutlaka uğramalısınız. Birkaç kattan oluşan ve eğlenceli canlı müziğin olduğu keyifli bir mekan.
Akşam yemeğinde lezzetli bir et yemek istiyorum yemeğimi yerken gösteri de izlemek istiyorum derseniz önereceğim mekan The First Grill Restaurant Of Meat And Justice.. Sizi masanızdan kaldırıp kafesin içine sokmak isteyen iri ve korkutucu bir beyefendi görürseniz bence teklifine hayır diyin :) Bu arada mekanın girişinde uzun bir kuyruk oluşuyor. Erken gitmenizi tavsiye ederim.
Tüm bu anlattığım mekanları yürüyerek ulaşım sağladık. Çünkü hepsi şehrin merkezinde ve birbirlerine çok yakın. O yüzden cadde ve sokak ismi yazmayı gerek bulmadım. Opera binasının önüne gidip navigasyona gideceğiniz yerin adını yazıp yürümeniz yeterli olacaktır :)
Ayrıca daha çok vaktim olsaydı da görseydim dediğim bir yer vardı: Lviv Pharmacy Museum. Eğer Lviv'e yolunuz düşerse lütfen benim yerime de ziyaret edin.
Tarihi yapıları ziyaret edip damak tadınıza uygun yemek ve içecek tadıp bir de ucuza tatil yapmak istiyorsanız Lviv bunların hepsini size sunabilir.
Çok soğuk olmayan bir ekim ayında kız arkadaşımla gidip doyasıya 3 gece 4 gün geçirmiştim. Yeniden gitmek ister miyim: isterim :) Ama öncesine Kiev ve Odessa. Tabi bu hayalim için pandeminin bitmesi gerekiyor.
HANDEGÜL AVCI
Yorumlar
Yorum Gönder